Serhat arkadaşım beni arayıp "arkadaşımın oyunu var ckm'de, gelir misin?" dediğinde, vaktim olduğu için sevindim. malum haftaiçi gerçekten zor oluyor öğrenci kafası. ayrıca beni çok güzel bir yerden vurmuştu, tiyatro! en büyük tutkularımdan olduğu için sanırım tiyatroya hayır diyebildiğim pek görülmemiştir. her seferinde kendimi karakterlerin yerine koymaktan izlemede sıkıntı çektiğim bile olmuştur, bir anda kendimi sahneye atmadığım için şanslıyım, ona da az kalıyor çoğu zaman.
Her neyse, CKM'nin tiyatrosuna ilk kez gitmiş bulundum, öncelikle mekana bir bravo demek lazım. Çok hoşmuş tiyatro sahnesi, salonu. Kesinlikle insanı havaya sokan bir ambiyansı var. Sahne oldukça kullanışlı. Oyun için düzenlenmesi de gayet başarılı bir şekilde yapılmış. Alan kullanımı ve dekorlar muhteşemdi.
Gelelim hikayeye. Aziz Nesin'in oyunlarından beslenmiş, Ali Poyrazoğlu'nun ince zekasıyla süslü oldukça sürükleyici, güldürücü ve gerçekten hislendirici bir oyundu izlediğim. Oyuncuların enerjisini hiç kaybetmemesi üzerine yazılmıştı sanki. Dinamik, bir o kadar da stabil bir enerji sundular bize. Seyirciyle sık sık temasa geçmeleri, oyuncuların zaman zaman seyircinin gözünün içine bakarak konuşması, sahnenin her noktasını kullanıp aynı zamanda bizi yormadan oyunun içine alması oldukça etkileyiciydi.
En çok hoşuma giden detaylardan bahsedeceğim. Bir kere bir cümleye inanılmaz takıldım. "Düzülen ben olduktan sonra düzen değişse ne farkeder!" İsyanda olan bir vatandaşa yönelik, onu başından savarcasına söylenen "bu düzen değişecek" lafına bir tepki olarak çıkan bu cümle, bende resmen bir kopuşa sebep oldu. Çok başarılı buldum. Hem bu sözü, hem de sözün geçtiği skeçteki mesajı.
Bir diğer hoşuma giden nokta ise oyuncuların sanki yüzyıllardır beraber sahnedeymiş gibi birbirlerini tanımaları oldu. Tanımaları derken, birbirlerine karşı çok rahat ve alışıklardı. Tabii, uzun zamandır beraber olabilirler, aynı tiyatronun oyuncu kadrosu ama ne olursa olsun aralarında en ufak bir iletişimsizlik, en ufak bir kopukluk gözlemlemedim ki bence bu bir oyun için önemli bir kriter.
Aslında her şeyi yazmamalıyım ki, izleyecek varsa spoiler olmasın. Yalnızca şöyle bir video var
oradan ufak bir bilgi alınabilir.
Oyundan sonra Serhat'ın "oyuncu arkadaşı" Ümit Kantarcılar'ı çalıp yemeğe götürdük. Benim onunla ilgili izlenimim; aynı sahnedeki gibi enerjik, kendine güvenli ve sempatik, başarılı oyunculardan. Dizide de oynuyormuş, bilmiyorum televizyonda nasıl ama tiyatro sahnesinde çok çok iyi olduğunu söyleyebilirim.
Uzun zamandır uzak kaldığım tiyatro sahnesiyle kavuşmam böylece gerçekleşti. Serhat'a bir teşekkür de buradan, en yakın zamanda Ali Poyrazoğlu tiyatrosunu tekrar ziyaret etme dileklerimle..
bir ekleme: ya hep olumlu yanlarından bahsettim de, bir de olumsuz yanı var ki (olumsuz mu emin değilim ama) ya ya ya Ali Poyrazoğlu konuşurken olur da bir saniyeliğine gözlerimi kaparsam, karşımda bir mamut. Evet evet şu Ice Age'deki mamut. Lenny miydi Manny miydi emin olamadım şimdi bakmaya da kasamicam da, adamın sesi benim için mamutla özdeşleşmiş. (arkadaşım mahmutla hiç bir alakası yok.) Ümit'e bunu söylediğimde bana katıldı, bir de turkcell reklamındaki sesinin de akla geldiğini falan söyledi ama benim algım için kesindi durum, o bir mamuttu. Öyle yani, mamut.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
söylemeden edemicem..