31 Aralık 2011 Cumartesi

2011

Yeni yıla nasıl girerseniz yıl öyle geçmez. Ben artık bundan oldukça eminim. O yüzden bırakın batıllarınızı bir kenara, bırakın kapitalizmin bize dayadığı mecburiyet hissini, sıyrılın klişelerden ve yanınızda herhangi bir günde olmasını istediğiniz insanlarla, sıradan, keyifli, zamanın asla durmadığının bilincinde, sarılarak, sevişerek, hatta televizyon bile açmadan, güzel bir akşam geçirin. Geri sayımı yapalım, ne de olsa kocaman dünyamız bir koca turunu bitiriyor, onu kutlayalım yalnızca..

2011 hayatımda belirsiz bir yıl olarak kalacak hafızamda. Ne 2007 gibi muhteşemdi diyebileceğim, ne 2009 gibi felaket.. Çünkü acılarla mutlulukları yoğuran, eskilerle yenileri iç içe geçiren, çok güldüren, çok ağlatan bir yıldı bu, ortalarda takılacak.. Yine de bir yıl değerlendirmesini hakediyor gözümde..

İlk ayları hızlı geçmişti 2011'in. Melis'in yanına gitmemle Ocak hareketli başlamıştı. Dünya güzeli Floransa, Melis'in yarım yıllık yuvası Torino, Milano ve sonrasında sıcak İspanya'nın Madrid'i ile İstanbul'un ikiz kardeşi Lizbon.. Telefonumun bağlayıcılığından iki haftalığına sıyrılmıştım, günde bir, belki iki kez alıyordum elime, hayatta daha özgür hissettiğim bir zaman dilimi yok.

Ne kadar hayal kırıklığıyla da bitse, güzel kısımlarını hatırlayarak mutlu olabilme kapasitem var. Şubat, Mart ayrılık kokan aylardı. Her gün bir hüzün içimde, önce gidişini sonra döndüğünde eskiyi yakalayamayacağımızın bilinciyle burukluk doluydu bünyem. Gitti, bir daha hiç bir şey öyle olmayacaktı. Bitti, bir kaç yaş daha ekledim ağacıma.

Mayıs.. Hayatımın dönüm noktası belki de. Mucizemin varlığı.. 10 saatlik işkencemden sonra, yıllarca işkence çeksem değeceğini bildiğim bir yere bağlandı çünkü yolum, Ayvalık.. Yıllardır hayatımda olan, ama artık hayatım olan, canımın içi Kaan. Tesadüfler sonucu girmiş hayatıma, ama bambaşka bir boyut getirmiş bana, Melis. Onların varlığıyla büyülü, hayal dünyasından farksız bir kaç gün, ve sonrası.. Mayısın son günleri, ilk dövmem.. Kaan'ın çizdiği, özel ama hüzünlü bir günde gidip yaptırılan ilk dövmem.. Aynı gün Kaan'ın da koluna o sonsuzun çizilmesi tesadüf değildi, belki kelimelere dökmedim bunu ama, benim sonsuzumdu o, hissediyordum. Şimdi öyle bir yerde ki o, ne bir adım uzağa gitmesine tahammülüm var, ne de bir adım yakına gelmesine.. Orada çok güzel, orada çok kilit o.

Güya asılacaktım okula, bıraktım gitti ucunu. Yaz okulu müdavimliğiyle sonuçlandı bu hareketim. Herşeyde bir hayır var ya, Temmuz'da İstanbul'da olmam gerekiyordu. Böyle istenmişti sanki. Oldum, tüm acıyı yaşamak için İstanbul'daydım ben. Rock'n Coke her aklıma geldiğinde mideme bir sancı saplanması ondan. Çöl sıcağıydı belki, içim donmuştu ama, acı öyle bir şey. Geçmişimde, bugünümde, geleceğimde de hep olacağına inandığım Deniz'imi aldı benden 2011. Dedemin kaybından sonra yaşadığım en büyük acı. 22 yaşında genç, yakışıklı, zeka küpü, başarılı bir gencin vedasına zaten üzülürdüm, bir de o benim yıllarım olunca, bir de o benim hayallerim olunca, üzüntü katlanılmaz oluyor, o mezar taşı sanki göğsümün üstüne bastırılıyor da, nefesimi kesiyor. Gel de sev şimdi bu yazı..

Ağustos, Amsterdam.. Kaan'ın bana en büyük sürprizi.. Annemle babamın da ağzımı açık bırakan katkısıyla Kaan beni bir başka masal diyarına götürdü. Amsterdam'daki 5 gün, sanırım dövmemdeki kuş olduğum 5 gündü. İşin güzeli, artık sırtımdaki kafesi de görmüyordum. Öyle bir sardı beni özgürlük hissi, acılardan arındım, yine umut doldum, sevgi doldum, attığım her adımda içim aydınlandı sanki, öyle döndüm yuvaya.

Sonbahar.. Balözü'nde son sonbaharım. Neredeyse her gün gittim, bir daha arka sokağımda olmayacağını bilerek. Deniz'i anlattım, Kaan'ı andım, Gökhan'la nostalji yaptım, kızlarımla defalarca dertleştim, son olarak Kaan'la tanıştırdım. Balözü de benim kadar hüzünlüydü ben taşınırken, ve şimdi oturmuş yeni evimizde yazıyorum 2011'e veda yazısını, al sana yeni yılda yepyeni bir hareket.

2011'de biraz acımasızdım belki de. Kaybettiklerimin etkisi büyük, kaybetmekten çok da fazla korkmadığımı farkediyorum üzülerek. Genelde kaybeden hep başkası oluyor ya, ben ölümler yaşadıktan sonra ayrılıklara, küslüklere takılamıyorum artık. İnsanların ne büyük çaresizlikleri, hastalıkları, ölümleri, kayıpları olduğunu gördükçe, dinledikçe, gözünün içine bakarken düşman bakışlarını saklamayan, adı dost olan ama seni hiç tanımayan insanlardan ne kadar uzak olursan o kadar iyi olduğunu daha da iyi anladım. Bir, iki, üç, hop, kayboldular hayatımdan. Vakitleri dolmuştu, onların da adı arkadaşlık olan "hayat" metaforunda "ömür"leri bu kadarmış, öldüler, üzüldük, geçti. Uzak anılarda kaldılar, fazla değil, bir iki gülümseme, bir iki omuz silkeleme.

Kışı anlatmaya gerek yok, kış esas 2012'de yaşanacak çünkü. İzmir'de, Uludağ'da, İstanbul'da olacak şimdilik. Kim bilir, belki yeni yıl yeni sürprizlerle gelir, belli mi olur. Kaan'ın bana sözü var, Phuket'e götürecek beni. Kızdırırsa, beyaz kumu yiyecek kafasına, bir hamakta sallanırken iticem onu, düşecek. Söylenip duracak sonra, ben de sonsuz güleceğim yine.

Sena'yla elele, yürek yüreğe olacağız yine. O belli etti rengini, o benim rengimden. Biz onla yine anlamayan bakışlara maruz kalacağız gülme krizlerimiz karşısında. Her başına geleni, 3 saat konuşacağız, 5 saat içip oyun oynayacağız sonra.

Taşınmış olsak da Dilara,Büşra,Gökhan benim komşularım olacak yine. Canım sıkıldığında yine Balözü'nde buluşacağız.

Özge miniminnacık kalacak yine, bu sene de büyümeyecek, ama benim içimde de, küçülmeyecek yeri, hep koskocaman olacak şimdiki gibi.

Damla 2012'de Barcelona'ya gidecek, biz de Ela'yla onu ziyaret edeceğiz. Sangrialarımızı içerken sarhoş İspanyollar salça olacak bize, gülüp geçeceğiz.

Mehmet, Naz dostum hep aynı yerde olacaklar, bir aradığımda yokum demeyecekler. Bu sene de değişen bir şey olmayacak, 14 yıldır olmadığı gibi.

Serkan, güzeel bir kız bulacak bu sene, en kötü ben ona bulucam, herkese açıklama yapmaktan kurtulacağım böylece. Canımın içi, sevesim geldi yine salağı.


*o bu değil de, finallerim var benim şuan çalışmam lazım ama 2011 kritiği ile 2012 tahminleri daha ilginç of pof.

Kaan piyango bileti aldı, parayı vurup çılgın planlarımıza girişeceğimize çok emin. Bilmemkaç milyon liranın bir ayda getirdiği faizle binlerce yıl yaşayacağına inanıyor, canım.

Boğaziçi, seninle 2012de de birlikteyiz. Kim bilir belki canımı o kadar çok sıkarsın ki, basar giderim, ama yok, sen benim kürkçü dükkanım gibisin, sayarım söverim ama kollarına dönerim, seviyorum seni gerizekalı.

İçimdeki çocuk,
içimdeki ergen,
içimdeki kadın,
içimde özlem,
içimde mutluluk,
içimde umut,
içimde annem,
içimde hüzün,
içimde sonsuz güven,
içimde sen, içimde ben,

Bu yılı sıradan bir şekilde kapatıp, yeni yıla sıradan bir şekilde girmek istiyoruz. 2012 sıradan olabilir, içinde siz olun yeter. 2012de hiç bir şey kazanmayabilirim, sizi kaybetmeyeyim yeter. Annem, babam, kardeşim, ananem, dayım, yengem, kuzenlerim, can arkadaşlarım, herşeyim; kapitalim, yeni yıldan ve her yıldan da beklentim sadece sizsiniz. Daha fazlası değil. Zaten siz varsanız, herşeyim var demek. Bu kadar.. İyi yıllar..