22 Haziran 2012 Cuma

Çeşme

Kesinlikle abartılmış bir tatil beldesi değil. Güzelliğini ve çekiciliğini ise orayı tıka basa dolduran, gazetecilere "yakalanma" umuduyla ortalarda dolaşan ünlülerden almıyor. Tamamen doğanın biraz da insan emeğinin bahşettiği güzellik bu.

Çeşme'nin en büyük avantajı, orada sıkılmanız mümkün değil, eğlence anlayışınız ne olursa olsun. Gündüzlerinizi sadece yatarak, dinlenerek, sadece serinlemek için suya girerek ve kitap okuyarak geçirmek istiyorsanız, Ilıca'da herhangi bir pansiyonda konaklayarak, kaldığınız yere en yakın sahilden denize girebilir, bu tatili gerçekleştirebilirsiniz. Gündüz gece hiç durmadan müzik, her an aktivite peşindeyseniz, Aya Yorgi'de ister Kafe Pi Beach Club ister Babylon ister Sole Mare'yi seçin, bunu gerçekleştirebilirsiniz. Akşamları biraz daha alternatif arayanlar, rock müziği eğlenceli bulanlar için Paparazzi muhteşem bir seçim olur. Yıllardır az değişen playlisti fakat hiç azalmayan enerjisiyle Paparazzi benim favorim örneğin.















Tabiii bir de surf var.. Babylon'un eskiden bulunduğu yerde Surf merkezleri ve okullarının bulunduğu bölge, Çeşme'nin defterindeki koca bir yıldız. Yeni başlayanlardan profesyonellere, yüzlerce surf sever aynı anda aynı dalgalarla savaşıyor burda. Vaktim kısıtlı olduğu için sıfırdan başlamayı göze alamadım ama kite surf'te çok fena aklım kaldı, bir daha sırf surf için gideceğim Çeşme'ye.








Ve Alaçatı.. Alaçatı için roman yazılır. Alaçatı'nın sokakları için şiirler, şarkılar yazılır, öyle büyülü, öyle ilham verici. Orada yok yok, özellikle Tektekçi'nin Asmalı'dan Alaçatı'ya sıçraması, güzel bir mekanda az içerek ve güzel müzik dinleyerek sarhoş olma seçeneğini de ayağımıza getirmiş. Tektekçi'yi mekan olarak çok beğendim, amaç sarhoş olmak değilse bile gidip mutlaka orada oturulmalı, mandalina ağaçları hakkında konuşulmalı, ve eğlenceli menüsünden en azından bir kaç shot denenmeli.








Alaçatı'ya akşam üstü gitmek gerek. Hava hafiften serinlemeye başlasın, ama güneş ışığı gitmesin. Çünkü güzelim sokakları, binaların yenilenen doğramalarını, begonvillerin güzelliklerini, birbirinden enteresan kapıları etkisi azalan güneş ışığı eşliğinde seyretmenin keyfi bambaşka. Ayrıca, akşam yemeği için küçük bir balıkçıya oturup inanılmaz Ege mezeleriyle hafif bir balığın tadına varmak lazım.

Balıktan sonra da güzel bir Alaçatı turu yaparsanız, köyün aşağısında camii meydanındaki kahvecilerden birinde bulursunuz kendinizi. Sakızlı kahve hiç denemediyseniz Cunda'da falan, mutlaka denemelisiniz. Yalnız sunumu bile ağız sulandırıcı.




Favori Alaçatı fotoğraflarım ise o rengarenk begonviller ve masalar, kapılardan oluşuyor. Bunları paylaşayım ki, Alaçatı'yı hiç görmemiş biri bile oraya aşık olabilsin. Şirinliğiyle her tür övgüyü hakediyor çünkü.