7 Mayıs 2010 Cuma

lost diye ağlarken

yani yazmıyım yazmıyım diyorum da, şimdi böyle salya sümük olunca lostta, dayanamadım.
lost ağlatmazdı. oha falan olurduk, şoklar geçirirdik, ağzımız beş karış açık kalırdı, bundan 3 sene önce her cuma 11-i de lost öğle tenefüsleri varken birbirimizin surat ifadelerine azgın tepkiler verirdik. lost buydu. şimdi sun ve jin elele ölüyor, jack'im güzel gözlerini süze süze kate'e sarılıyor, sawyer başına demiri yiyip kanamaya başlıyor sayid paramparça oluyor falan, ağlayarak izliyorum resmen. hani tamam bende sorun, ben zaten çabuk etkilenip çabuk ağlarım böyle dizi film dalgalarına ama losta değil ya, losta 'aaaaabiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii' diye delirmekti benim en büyük zevkim, şaşırıp şaşırıp kalmaktı, sinirlenmekti, merak etmekti. ağlatman hiç olmadı lost. bir de boşu boşuna jack'e sempati duymamıza sebep oluyorlar birkaç bölümdür, çok etkileyici bir karakter olduğu günlere döner gibiyiz, ki bu benim hiç hoşuma gitmiyor çünkü jack benim için jackten fazla malesef. sevmiyorum seni jack, üzüyorsun beni o güzel suratınla. diziyi durdurup ekrana dokunmamı bekleme, yapmam. ama sen güldükçe başkası gülüyor içimde, o da hoş olmuyor.
yani son 4 bölüm artık. bitti bitiyor benim efsanem. lost.. lise hayatımı kapladığı gibi ergenlik hevesi olmadığını kanıtlarcasına hala hayatımda, hala merkeze yakın bir yerlerde, hala deli deli izleyip, çıldırdığım dizim. flashforwarda falan dalıp seni aldattığım günler için özür dilerim lost. keşke hiç bitmesen, keşke bütün karakterler gerçek hayatta ölene kadar devam etsen. ama vazgeçtim, matthew fox öldüğünde gerçekten çok perişan olabilirdim. aman, neyse.
bitene kadar benimsin lost. ağlaya ağlaya bitiricem seni, anlaşıldı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söylemeden edemicem..