3 Mart 2010 Çarşamba

sümüklüböcek

karanlıkta, yağmur da fena, eve doğru yürürken yine her tarafı basmış olduklarını gördüğüm sümüklüböcekler, akşam akşam merakımı cezbettiler. eskiden, sümüklüböcekler sümüklüböcekliklerini bilirler, alçak duvarların dikey yüzeylerinde takılırlardı hele de karanlıksa. şimdi kendilerini ne zannediyorlarsa, kaldırımlara, hatta yollara taşmışlar. ulan salak, seni ezerim ben, çat diye ezilirisin ayağımın altında, sümüğün bile kalmaz. yine de büyük başarı örneği sergileyerek hiç birini çatırdatmadan eve gelmeyi başardım. aklıma takılansa, bu böcekcikler yağmur yağdığında tamam istila ediyorlar alanlarımızı da, yağmursuz zamanlarda hepsi birden nerede? ben hiç normal bir havada herhangi bir yerde sümüklüböcek gördüğümü hatırlamıyorum. belki benim kara cahilliğimdir ama hayır, hatırlamıyorum ve şöyle bir yokladım hafızamı, yağmursuz havada sümüklüböcekler diye bir klasöre rastlayamadım oralarda. merak işte.

*alakasızlık örneği; hayatımda sahip olduğum en güzel kolyem, daha fazla sevdiğim bir aksesuarım olmadı dediğim dünya güzeli swarovski kolyem, yenilendi. o kadar mutsuzum ki. bir taşı düşmüştü oysa, bir taş takıversinler diye yollamıştım ben, yenisini istememiştim ki! ne olucak kızım diyor annem, ne fark edermiş. eder işte. bu kolyeye el değmemiş, kimse dokunmamış. boynuma kimse takmamış. pırıl pırıl parlıyor ama 1 senedir boynumda olup benimle milyon anı biriktirmemiş. görüntüsü aynı belki ama, aynı kolye değil bu. dışardan bakan anlayamayacak farkı ama ben hep üzülücem eski kolyem için. keşke bir şansım olsa da tek taşı düşük eski kolyemi takabilsem boynuma.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söylemeden edemicem..