Amma velakin (ne demekse artık) Seren istedi diye sipariş üzerine yazmıyorum şuan. Gerçeken onunla ilgili söyleyebilecek çok şeyim var benim. Yıllardır özenle biriktirdiğimiz çok güzel anılarımız var. Kopmayan bir bağımız var. O yüzden, o şaka yollu bile istese benim aklıma düştü bir kere. He, yazazağım bazı şeylerden hoşlanmayabilir de (bkz. acıkmak) ama bu beni çok sevdiği gerçeğini değiştirmeyecektir.
Bir kere, çok güldürür Seren beni. Bazen aşırı saflığıyla, bazen komik paranoyalarıyla, takıntılarıyla, ani parlamalarıyla ya da sadece bir kahkahasıyla. Çok komiktir, doğal komiktir ama, espriler yapmaz boş boş, durur ve güldürür beni o kadar. Sanırım bu özelliği diğerleri arasında oldukça öne çıkan bir vasıf benim gözümde. Çevremde o kadar kasıntı, o kadar asap bozucu insan var ki böyle beni güldürenler ekstra değerleniyor doğal olarak. Doğallığını çok severim Seren'in. İyi niyetini, saflığını çok severim.
Benim aksime, çok kararlıdır Seren. Bir şeye karar verdi mi ölsen değiştiremezsin fikrini. İster en yakın arkadaşı ol, ister annesi babası ol, kralı olsan değiştiremezsin onun o sabit kafasını. Bazen çok kıl olsam da bu huyuna, takdire şayandır. (ne biçim tabirler kullanıyorum ben yaaa) Gel dersin, istemiyorsa gelmez. Gideceeeem der, tek başına da olsa, gider. Kıl. Ama bazen çok işe yarıyor kararlılığı. Mesela ÖSS'den sonra mutlu olacağı tek yolu seçti, herkes ona karşı çıkmasına rağmen dönmedi kararından. Bana sorarsanız, doğru yaptı, hoş, yanlış da yapmış olsa arkasında dururdum her kararında ama sonuna kadar doğruydu bence yaptığı. Anlamayanlar utansın onu.
Öküzdür azıcık Seren. Azıcık değil vazgeçtim, baya öküzdür. Tanıştığımız günden beri azıcık açılsın yontulsun diye oldukça uğraş verdim (ahahahah) ama vallahi başardım billahi başardım. He, hala öküz ama, artık o eski keskinlik yok öküzlüğünde, yumuşadı şimdi ortama göre baya güzel şekillenebiliyor.
Beyinsizliğin en önde gidenini yaptığı da oluyor. Gidip jenerasyonu belli olmayan veletlere takılıyor, içmediği mal sigaralara başlıyor, ders çalışmayı bir anda bırakıyor falan, bunları yaptıkça saçını başını yolasım geliyor arkadaşımın. Çünkü idrak edemediği şey, bunların kötü olduğu, ona yakışmadığı, onun bunlarsız çok daha güzel olduğu. Ama neyse, bir gün açacağım inşallah gözünü bebişimin.
Seren'de en çok sevdiğim değişikliğe geliyorum; kendiyle barıştı. Evet eskiden (benim değil, bizim tespitimiz, o da farkında) kompleksleriyle başa çıkamazdı, kendini beğenmezdi (ki mallık işte) Ama sonunda anladı doğal güzel olduğunu, herşeyden önce kendinin bütün olarak güzel olduğunu. Ve kendiyle dalga geçebilmeye başladı. O zaman anladım; büyüdük, olgunlaştık dedim. Ondaki bu değişiklik beni inanılmaz mutlu etti. Hoş, kompleks yaptığı zamanlarda bile hiç kıskanç olmadı Seren. Bu da onda çılgınlar gibi sevdiğim bir niteliktir. Çünkü kıskançlık çok çirkin bir özellik, (sevgilini kıskanma demiyorum tabii ki bak aaaa.aaaa.aaaaa. amaaaaaa.) gözleri karartan, bakışları böyle simsiyah yapan iğrenç bir huy. Seren hiç başkalarını kıskanmadı, neredeyse özenmedi bile diyebilirim. Ben bir gün onun bana bakışında bir rahatsızlık hissetmedim, bir gün şüphe duymadım bana ya da başkasına karşı kötü niyet beslediğinden. Bu da aramızda hiç bir duvar oluşmamasına sebep oldu. O bana, ben ona sonsuz güvendik bu huylarımızdan dolayı. Sırtımızı yasladığımız arkadaşlık duvarının sağlamlığının bilincinde, rahat rahat kapatabildik gözlerimizi diğerimiz yanımızdayken.
Evet, onunla ilgili belki kitap bile yazabilirim, ne bir blog yetebilir onu anlatmama, ne de basit kelimelerim yeter şimdi önemini kavratmaya. Kısacası canım, blogum al senin olsun, seni çok seviyorum ve çok seviyorum işte. Hadi şimdi bunu da beğenme bayan zor beğenen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
söylemeden edemicem..