5 Aralık 2009 Cumartesi

korku

sarılmış yatıyorlar kızla çocuk. herşey yepyeni olduğu için çekingen fakat heyecanlılar. tanımıyorlar birbirlerini ama sarılmış yatıyorlar. kız hassas. çocuk anlayışlı. kızın gözlerinin arkasındaki kırgınlığı görüyor çocuk. kız zaten anlatmış ilk günden. sevmiş çocuğu. kızın gözlerindeki korku yabancı değil çocuğa. alışık o da. biliyor kızın neden korktuğunu. neyden kaçındığını anlıyor derinden. o yüzden daha sıkı sarılıyor kıza. sevecen, yumuşacık bir ton var sesinde. 'çok mu kırdılar senin kalbini?' diye fısıldıyor kulağına kızın. nefesi kızın ensesinde, elleri ellerini tutuyor omzundan karnına kadar sarmış kollarıyla. kızın içi titriyor. cevap vermesine gerek yok. daha da sokuluyor çocuğun koynuna. içinden bağırıyor aslında ama, sesini çıkaramıyor bir türlü titrer korkusuyla. 'evet' diyebiliyor sadece. 'evet! evet çok kırdılar! ve biliyorum er ya da geç sen de kırarsın kalbimi! kırmaz mısın? keşke kırmasan. ama biliyorum kırarsın. hep kırarlar!' demek istiyor. temkinli kız. zannetmiyor bir daha kırılabileceğini. kimse kıramaz artık onu, kırılacak bir parçası kalmamış sanıyor. ama tabii ki yanılıyor. görüyor zamanla yanıldığını. korkusuyla yüzleşmek zorunda kalıyor sonunda. çünkü o yumuşacık ses sertleşiyor. anlayışlı bakışların kaybolduğu küçük saniyelere kınayan bıkkın bakışlar yerleşiveriyor acımasızca. kopkoyu bakışlar onlar. gözlerinin karşısında olmasa da kız hayal edebiliyor. güzel gözleri kapkara oluyor çocuğun, görebiliyor kız. kalbi kırılıyor yine. yine. yine. hatta midesindeki ağrı bile geri geliyor. sormak istiyor çocuğa, soramıyor. kızmak istiyor, kızamıyor. kendine dönüyor kız. kendine kızıyor. bir türlü akıllanmayışına şaşırıyor, salaklığına inanamıyor. içinden kopan her saniye kendine kızıyor kız. boş bir sayfa alıyor sonra.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söylemeden edemicem..