bilmiyorum daha güzel bir fotoğraf olabilir miydi bu saçmalık adına. biraz kendimi buldum bunda, ne kadar çabaladığımı gösteren bir kanıt belki de. sana uymayan birşeyi aslında o kadar çok istiyorsundur ki, sana uyması için herşeyi yaparsın, hatta onun sana uyduğuna inanmak da buna dahildir. çünkü işte tıpkı bu elmada olduğu gibi, dışardan bakmıyorsundur. o yanında, bağlarınız sağlam (!) dır. halbuki bir saniyeliğine dışardan baksan, tamamen farklı renklerde, farklı şekillerde olan bedenlerinizin bir arada durabilmesi için ne kadar yapmacık ve acı veren bağlara ihtiyaç duyduğunu göreiblirsin. delikler açarsın böyle vücudunda, o ipleri geçirebilmek için. tabii onun da vücudunda delikler açarsın çünkü sizi bağlayan ipler ona da sımsıkı geçirilmelidir ucundan kayıp gitmesin diye. işte böyle bir işkenceyi hem kendine hem karşındakine yaparken hatanın ne kadar büyük olduğunun farkında bile değilsindir. kendini ait hissedersin çünkü, elinde değildir. sanırsın ki o senin öbür yarın ama işte o öbür yarı aslında sana değil, bir başkasına aittir. tıpkı senin bir başkasına ait olduğun gibi. kim bilir, o kırmızı elmanın diğer yarısı nerdedir, ama sen düşünmezsin ki bunu yeşil elma, sen yalnızca körü körüne tutunursun kırmızıya. belki de bu kadar uyumsuz parçaları serbest bırakmak, ne kadar acı verirse versin onu ait olduğu yere göndermek boynunun borcudur. yarın zannettiğin ya da yarın olmasını umduğun, yarın olması için didindiğin parça senden koptuğunda, acının yanında tanımlayamadığın bir his bulursun içinde. adını koyamazsın, konduramazsın yara sıcakken. ama zamanla, o hissi kabullenmek gerekir, rahatlama hissi. evet rahatlarsın içten içe, çünkü sen de acı çekiyorsundur o zoraki birliktelikte. ne kadar onunla kalmak istersen iste, bir kez dışardan gördün mü ayrılığınızı, buna göz yummanın bir yolu yoktur artık. belki daha sıkı tutunursun yarın sandığına, ama istediğin kadar sıkı bağla o ipleri, hiç bir ipin ömrü sonsuz değildir ki. ait olduğunla seni bir arada tutmak için can yakan iplere ihtiyaç yoktur zaten. bir bütünün iki parçasıysanız siz zaten uğraşmanıza gerek kalmadan bir arada kalacaksınızdır. bir elmanın iki yarısı yanyana geldiğinde onları ayırmak için işte çok büyük güç gerekir ki bu her iki yarıyı da yemekten geçer. çünkü onları sonsuza kadar ayrı tutmak için tek şansınız onları yok etmektir. hatta kim bilir, onlar yok oluşta bile birleşirler belki. ama kesinlikle bu fotoğraftakiler değil. onların birleşmesine imkan yoktur malesef. çaba, emek, yalan, inanç, istek, zorlama, aşk, sevgi, dostluk vs. hiç bir şey bu iplerin kopmasını engelleyemez. er ya da geç, kopacaktır o ipler. ne yazık, belki de gerçekten yeşil elma için yaratıldığına inanmıştır kırmızı elma ya da o kırmızı elma yeşil elmayla ''birleştiğinde'' tam hissetmiştir kendini bir anlık, ama nafile. hepsinin kocaman bir aldatmaca olduğunu, hislerin yanıldığını, ya da uzun sürmediğini, elmalardan iyi anlarız biz. kalplerimiz hisseder. ya da hayır, akıllarımız hisseder. hassas kalplerimiz karşı koymaya çalışır belki ama, aklımızı yenemez. (umarım asla kimsenin kalbi aklını yenemez) uyumsuz elmalar, diğer yarılarını bir süre daha aramak zorundalardır.. ve birbirlerini serbest bırakmak zorundadırlar aynı zamanda.
Yine de bıçakla parçalamak gerekmezdi kırmızı kesimi . Yeşil elmaların bile kırmızı elma şekerleine dönüştüğü günde , iplerin sağlamlığını tartışmak abes kaçıyor belki de.
YanıtlaSilÇöpe atarsın ihtiyacın yok sanıp , sonra bir gün çok gerektiğini anlarsın da dönüp baksan da boştur artık , gitmiştir çoktan . Sen zannedersin ki başka bir yarım kırmızı bulucak . Ne kadar yanılırsın oysa ki ?? Kim toplar senin çürük artığını çöpten ? Kim kırık bir bardaktan su içmeye cesaret edebilir ki , kan akıcağını bile bile ? Pislenmiştir o kırmızı elma , bulanmıştır etrafındaki kötülüklere . Başka bir çürük elma bulur onu bir gün belki de ... İşe yaramaz bir birleşme yaşanır sonra .. Ama senin ısırıp attığını kimse bir daha ısırmaz değil mi ?? Aylar sonra düşündüğünde sen masumca o attığın çöpü birinin çıkarıp aynen aldığını hayal edersin sadece . Öyle uzun zaman geçmiştir ki tasvirini bile unutmuşundur . Sanki herşey bırakılan yerde?? Öyle mi gerçekten ??