23 Temmuz 2011 Cumartesi

yarım kalanlar

Kabullenmek için ölümü, illa mezar taşı görmem gerekir. O yüzden ısrar ettim Tuna'ya, dün götürdü beni Denizime. Kocaman bir defterin binlerce sayfasından birinde yazılı adı, mezar numarası. O kadar yakıştıramıyorum ki ona ölümü, ısrarla inanmıyorum, inanamıyorum. O isim ona ait değil sanki, o buz gibi taş, o ıslak toprak, onu örtüyor olamaz. O daha bir kaç gün önce gülümseyerek konuştuğumuz, sonsuza kadar beraber olacağımıza inandığımız sert kaya, şimdi parçalanmış, dağılmış, kayarken bizi de sürüklemiş boşluğa.
sırf bilsin diye söylüyorum, şuan hastanede olsaydı gider kafasını parçalardım. o kadar sinirliyim ona. nasıl yapabilir bunu bize diye.
evine gittim sonra. ilk kez. odasına girdim yatağına yattım. senelerdir tanıyorum onu, odasına böyle mi girecektim diye düşünmeden edemiyorum. belki yanımda yatıyor olacaktı, elimizde şarap olacaktı onun helvası yerine. yutkunamadım, yutamadım. o andan beri de yutkunamıyorum, ne zaman denesem bir inilti çıkıyor dudaklarımdan o kadar. ahh Deniz, dalga geçiyorsun değil mi şuan benimle? değerimi bilemedin diye pis pis sırıtıyorsun. biliyorum, tam bir pisliksin. ama bir yandan da o kadar canlısın ki her hücremde, yok, olamaz, o sen olamazsın. biraz bekleseydin ya, daha sana söylemem gereken çok şey vardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söylemeden edemicem..