dışa yansıttığımın tam tersi olarak öylesine kırılgan oluyorum ki bazen, küçük bir bebekten çok cam bir balona benzetiyorum kendimi. dokunsan, bir an elinden düşürsen bin parçaya ayrılacağım, oysa sen karşında sadece genç bir kadın görüyorsun ve hoyratça düşürebiliyorsun, nasılsa yerden kaldırırsın diye. kalkamıyorum işte aslında, parçalarım yerde kalıyor. zamanla o kadar çok parça bıraktım ki zeminde, bana geriye çok az şey kaldı benden.
bunu bir kişi yapmadı. bunu on kişi de yapmadı. keşke milyar kişi yapsaydı ama "ne olur, yapmasın!" dediklerim yapmasaydı. fakat ne yazık ki kontrolü elimizde değil başkalarının. aslında kontrolü verdiğimiz kişiler de ne kadar önemli bir şey tuttuklarının farkında değiller ellerinde.
böyle anlarda bazen o kadar düşünmeden davranıp o kadar düşünmeden veriyorum ki parçalarımı, nasıl kırılabileceklerini tahmin edemiyorum o anda. belki tahmin ediyorum da, kırmayacaklarına inancım çok büyük oluyor o an, vazgeçiyorum. ve sonuç, en değerlilerim, en değerli parçalarımı kırıp yok ettiler.
ben de söz verdim kendime. bir kere, iki kere izin verdiğim herkese, bir hak daha vermeyeceğime dair. vermiyorum da. katı görünebilirim, umursamaz, acımasız, hatta belki hoyrat bile görünebilirim. kırgınım sadece. ve eskiden yapmadığım, yapamadığım birşeyi yapıyorum artık, yapmak için eğitmeye çalışıyorum ya da kendimi, bilmiyorum. siliyorum insanları. öyle canımı acıtmış oluyorlar ki çünkü, hakları olmadığına karar verip kaskatı durmaya çalışıyorum karşılarında. ve özlememeye çalışıyorum. özlediğimi hissettiğim anda aşağılıyorum kendimi, zayıflıklarımdan kaynaklanan hislerime savaş açıyorum. ve özlemiyorum artık. ve özlememem gerektiğini biliyorum. ve özlemezsem daha mutlu olacağımı en derinde hissediyorum.
ve özlemek yok. üzgün değilim, çok önce verdim kararımı. hatalıysan destine, git, kaybetme onu. seviyorsun, sevgilin o senin. seviyorsun, dostun o senin. yakının o senin.
değil.
artık öylesine "değil" ki o benim dostum, o benim sevgilim, o benim arkadaşım bile değil diyorum aklıma gelen her özlenen için. "özlenen" sıfatlarını kaybetmeleri vakit alıyor belki ama, geriye iç huzuru kalıyor. az ama öz tanımı vardır ya, ben hayatımda artık yalnızca bunu istiyorum. yüz tane arkadaşım olmasın, kimse sevmesin beni, beğenmesin, istemesin. gerçek olanlar istesin beni, gerçek olanlar sevsin. yıllarca kendimi kandırıp sonunda koskocaman boşluklara düşe düşe kaybettim güvenimi, en yakınlarıma güvenemez oldum. ve artık biliyorum, hiç ama hiç kimseye değmiyor, haketmiyor beni, beni düşüncesizce kıranlar.
o yüzden yoklar. o yüzden yokum onlar için. sıkılıp kırdıktan sonra çöpe attığın oyuncağın gibi düşün, onu geri alma şansın yok o saatten sonra. olur da özlersen, aynısını elde etme şansın da yok. gidip yenisini alabilirsin, ama aklın hep eskisinde kalır. en azından bu pişmanlığı ben yaşamayacağım, yaşatmak istediğimden de değil ya, hakedenler yaşayacak.
çünkü hayat bazen adil olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
söylemeden edemicem..