1 Mayıs 2011 Pazar

kapatıyorum

Bir süreliğine kapılarımı tamamen kapatmıştım aslında. Dış dünyaya değil, belirli başkalarına. Topladım bir zamanlardır biriktirdiklerimi ve cebimden çıkarmaya başladım teker teker. İsimler birikti. Bir sürü kalp kırıklığı çıktı içlerinden. Bir çoklarını kırmışım fazla. Bir çokları da beni kırmış, fazla. Hangi biriyle ne kırıklıklar taşıdığımızı sorgulayacak halim yoktu ya uzun zamandır, bakıyorum da hala o gücü bulamıyorum kendimde. Ama gördüm ki çıkart çıkart bitmiyor cebimdekiler, kapatmaya karar verdim.

Baktım düşündükçe üzüyor beni bazı isimler, dışında tutmaya karar verdim kapılarımın. İnsan kalbi kırıkken daha iyi anlıyor.

İnsanların hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz.

der Küçük Prens'te tilki. İnsanların madem anlamaya vakti yok, niçin anlıyormuş gibi yapıyorlar diye sık sık düşünürüm. Neden kendilerine inanıldığını hissedene kadar rahat etmez insanlar ve karşısındakinin güvenini kazandığı an aslında bunu haketmediğini kanıtlar? Bu süreç çok değişken olabiliyor. Kimi zaman bir kaç basit günde anlayabiliyoruz karşımızdakini, kimi zaman yıllar sürüyor. Acı veren yıllar kaybetmek oluyormuş. Yıllarca tanıdığınızı zannettiğiniz insanları aslında hiç tanımadığınızı farketmek, sanırım en kırıcı şey. Bu yüzdendir ki cebimden bol bol kırık çıktı benim de. Hepsini alıp cebime geri koydum. Belki orada kalmaları daha iyidir diye, henüz çöpe atmaya hazır değilim çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söylemeden edemicem..