20 Mayıs 2011 Cuma

"Kafesi acıtıyordu kanatlarımı. Uçamamaktan korkuyordum bir daha. Oysa ben uçmak için doğmuştum. Uçarak doğmuştum. Gözlerimi açtığımda havadaydım, neden beni kafeslere kapatıyorlardı ki? Kaçmak zorundaydım. Tekrar uçacağım günün hayaliyle kapalı kaldığım her saniye ölümdü benim için. Sadece kanat çırpmak, çırpmak ve çırpmak istiyordum."

Herşeyin bir ilki vardır, değil mi? Kapkara, yüksek duvarlar örmezdim ben kimseyle arama, ya da kendi etrafıma. Yapmışım farketmeden. Bir ilk.. Bunun doğruluğuna da inanmışım. Bir başka ilk. Sonra duvarımı aşmaya çalışanlara hoyrat davranmışım. Çok yakın arkadaşlarımın farketmediğini, olabilecek en uzak arkadaşımın farketmesi, oldukça şaşırttı beni. Peter. Geçen sene tanıştığım, ekstra olarak yalnız bir kez İtalya'da 3 saat kadar paylaştığım, bir kaç kez mailleştiğim Peter. En son hatırladığım çok hafif high bir halde, güneşin doğuşuna doğru, karanlık yerini aydınlığa bırakırken onunla bana da ona da yabancı bir dilde tartışıyorduk hararetli. İngilizce. Bir ilk daha hayatımda. İlk defa İngilizce bir tartışmanın içerisindeydim. Tartışma dediysem, kavga gibi değil. Tam anlamıyla tartışma işte. Bir çakra açılması daha yaşadım Peter sayesinde. Tuhaf, bazen en beklemediğiniz insanlardan geliyor aydınlanmalar. Bu yüzden bu sene ona veda etmek daha zordu. Gerçekten arkadaşım oldu artık benim. Beni nasıl tanıdı, nasıl tanıyabildi bilmiyorum ama ancak çok yakın bir dostumun kurabileceği cümleler kurdu bana. Ben de bazı duvarlarımı onun için alçaltmaya karar verdim, daha açık oldum ona. Bazı kırıklarımı paylaştım. Kafesimden kaçış hikayemle başlayacağım bir dahaki sefere. Seneye bu zamanlar, istediğim ve beni görmek istediği kadar özgür olacağım. Ve o bunu anlayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söylemeden edemicem..