sevilen birini kaybetmek her zaman çok acı. ama kaybedilen 22 yaşında, daha hayatının başında, birlikte hayaller kurulan ve henüz hiçbiri gerçekleştirilememişken giden biri olunca acı katlanıyormuş, öğrendim.
haberi aldığımdan beri reddediyorum, inanmak istemiyorum. önce 2 günlük festival ortamında alkolün sınırlarını zorlayarak düşünmemeye çalıştım, geceleri patlak verdi acı, ağladım, isyan ettim, kabul etmemek için ne gerekiyorsa yaptım.
olmuyor. bir saniye aklımdan çıkmıyor yüzü. adını sayıklıyorum durmadan. beraber yaptıklarımızı düşünüyorum, fotoğraflarımıza bakıyorum, bana en son attığı mesajı okuyorum. ekrana dokunuyorum sanki oradaymış gibi. sanki o kaza hiç olmamış sanki ordan bilinmeyene hiç gitmemiş gibi.
görüşelim diyip duruyordu son zamanlarda. hep erteliyordum. hep ama hep erteliyordum. şimdi zamanımız gerçekten yok. ve ben bunu kabullenemiyorum. onu bir kez daha göremeyeceğim gerçeğini, bir kez daha dokunamayacağım, bir kez daha sarılamayacağım kocaman, bir kez daha öpemeyeceğim gerçeği karşısında dehşete düşüyorum.
düşündüm, 3 ay önce yüzyüze görüşmüşüz en son. özlemiştim. gördüğüm an boynuna sarılıp "özledim seni, salak!" diyecektim. peki şimdi? ne zaman göreceğim bir daha onu? ya da görebilecek miyim hiç?
okulunu bitirmemişti daha, yıllarca çalıştığı emek verdiği okulunu.. o okula girdiğinde hediye edilen arabada son buldu hayatı, bunu düşünmeden edemiyorum. canım acıyor yarım bıraktığı şeylerin büyüklüğünü düşündükçe. hani nefes alamazsın ya acıdan, öyle acıyor.
kimse bilmezdi bizim ilişkimizi, kimse birbirimiz için nasıl ayrı olduğumuzu bilmezdi. çarpışan ikizler-akrep egolarından fazlasıydı oysa aramızdaki. ikimizin de yıllardır farkında olduğu görülmez bağ, her geçen sene güçlenerek bizi birbirimize bağlı tutuyordu, asla kopmayacağını düşünüyorduk. birimizden birinin ölüp bağı koparacağını hiç düşünmemiştik ki.
yok şimdi o. ve bana nasıl bir boşluk yarattığını bilmiyor bile. ailesi için ayrı, arkadaşları için ayrı üzülürken, bir yandan da bencilce kendime üzülüyorum. onu reddettiğim, hayır dediğim her gün için ayrı üzülüyorum. pişmanlık sarıyor her yanımı.keşke diyorum, keşke bir kez daha görseydim, keşke daha güzel ayrılsaydım yanından son karşılaşmamızda.. keşke bana bir kez daha sarılmak istediğinde, "hadi be, görüşürüz" demeseydim. keşke kulağına gömülüp "o arabayı adam gibi kullan" deseydim.
gitmiyor düşüncelerim, bitmiyor, içim sürekli dapdar, sıkıntıdan kendimi bir yerlerden atmak istiyorum. bağıra bağıra ağlamak, adını haykırıp geri çağırmak istiyorum. ama gelmeyecek. gelemez, biliyorum.
umarım gittiği yer burdan güzeldir ve umarım orada beni de bekliyordur. ben onu şimdiden çok özledim, çok özledim. 27 ekim'de kime mesaj atacağım iyi ki varsın akrep diye, taksim'de kime sataşacağım, eski resimlere bakıp kiminle nostalji yapacağım ve kime ona şımardığım gibi şımaracağım, bilmiyorum. gözlerimi kapattığımda elinden tutup herşeyin güzel olacağını söylüyorum ama, buna kendim bile inanmıyorum.