Portekiz'deydim haberi aldığımda. Annem arayıp söyledi. Durdum bir an. Aslında çok da bir şey ifade etmemeliydi, üzülüp geçmeliydim. Çok takıldım, çok etkilendim. Öyle ki, şuan Portekiz'de geçirdiğim 2 buçuk gün her aklıma geldiğinde, kaldığımız evi her gözümün önüne getirişimde titriyorum, ölümle bağdaştı benim için o bir kaç gün. Kötü oldu.
Evet çok tatlı aşırı enerjik ve inanılmaz sempatikti. Evet büyük bir hata yaptı, evet yakışmayan bir biçimde veda etti hayata. Ve arkasından oluşan polemikleri haketmeyecek bir kadındı da aslında, Hıncal'ın sözlerinin bir çoğunu haklı çıkaracak hareketleri de olmuştu. (o yazının hemen her cümlesine üzülerek katılıyorum, son cümlenin çirkinliği ve haksızlığı dışında elbette)
Beni bu kadar etkilemesinin sebebiyse, sanırım onunla tanışmış olmamdı. Bir gün geçirmiştik beraber, birlikte bir çekim yapmıştık. Adımı söylemişti defalarca, yüzüme bakarak konuşmuştu. Çakmağımı ödünç almıştı. O zaman minicik olan oğlundan bahsetmişti bana, sevgiyle. İltifat etmişti bana. Çok iyi anlaşmıştık biz. Çok sevmiştim ben onu. Çok kısaydı, ama çok güzeldi onunla geçirdiğim vakit.
Huzurla uyusun, duymasın arkasından konuşulanları. Reenkarnasyon varsa ve bir daha gelirse de, aynı hataları yapmasın, minik yavrusunu düşünsün, ben de onu her andığımda gülümseyeyim tekrardan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
söylemeden edemicem..