18 Ağustos 2010 Çarşamba

kuşadası


zamanın durduğu yerlerden kuşadası. zamanın elini değdirmeye çekindiği yerlerden diyelim..
yıllar sadece buradakilere dokunuyor da, insanlar dışında değişen hiç bir şey yok. havası suyu
denizi, ortamı, huzuru, gün batımları, gazinosu, turisti hep sabit. güleryüz hep sabit. (istisnalar yok değil ama, olur o kadar) arkadaşlar hep aynı. öküzü hep öküz, dostu hep dost. arada yeni insanlar katılsa da aramıza, sonradan oldukları için tutunamıyorlar, sanki iğreti duruyor varlıkları, onlar da farkedip sessizce girdikleri gibi hızla çıkıyorlar hayatımızdan. yokluklarını sıklıkla hissetmiyoruz.

kuşadası'na eğlenmeye gelmiyoruz biz. olabildiğince dinlenip, huzurla dolup, bütün yılın stresini atmaya, moral depolamaya, yeni seneye hazırlanmaya ve özlenen insanlarla buluşmaya geliyoruz. tamam ben ayrıca alman pastası yemeye, güneşin denize balıklama dalış yapmasını izlemeye ve kulaklıklarımı takıp koşar adım yürüyerek kendimden uzaklaşmaya da geliyorum, ama herkesin kendince sebepleri var böyle tek tük. güneşin denize batması demişken, kuşadası'ndaki gün batımının türkiye'de çok çok az eşi olduğunu biliyor muydunuz? denize düşüyormuş gibi batar güneş ve bunu çok az yerden izleyebilirsiniz, şanslıysanız. hele bir de gün batarken deniz kenarında bira yudumlayıp suya atabiliyorsanız kendinizi..


bir de buraya ait olmayıp, burayı daha güzel hale getirmek için yanıma gelenler var yıllardır. gül gelirdi her yaz, ender de gelmişti. burcu'yla buluşmuştuk bir keresinde.. buğra'yı görmüştük bir kez gülle. ve kaan.. o aslında ben nereye aitsem oraya ait olma özelliğine sahip, onu ayrı tutmak lazım..

kuşadası'nda zamanı durdurmak ve yenilenmek için yaşlanmayı beklemeyin. çünkü yıllar kuşadası'na torpil geçse de, bizlere geçmiyor, her yaz bir şeyler eksilmiş ya da bir çizgi artmış buluyoruz kendimizde. hayatı ertelemeye hiç gerek yok..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söylemeden edemicem..