2 Haziran 2010 Çarşamba

3haziran

saatler kala günüme, bir heyecan sardı tabii beni. haziran benim ayım, ilk haftası olduğu gibi benim haftam, ama en çok da 3ü benim günüm elbette. çok önemlidir benim için doğum günüm, nedense çok çok mutlu olurum doğum günüm yaklaştıkça. her doğum günümde ağlarım ben, çok büyük bir çoğunluğu mutluluktan oldu bugüne kadar.. bir iki istisna var ama, onları da hatırlamak istemiyorum. şimdiiii, ikizler kızının huysuzluğundan şımarıklığına, beklentilerinin yüksekliğinden, çabuk mutlu olabilitesine her özelliğini taşıdığımdan, çok da zor değilim bu konuda. yani bence.

17 yaşım, şimdiye kadar yaşadığım en güzel yaştı, hep söylerim. (hayatımın en güzel yaşı demiyorum, ileride olacağını varsayarak) 17 yaşında olduğum sene de şimdiye kadar yaşadığım en güzel seneydi haliyle. 17 yaşına girdiğimiz (yani sanırım bitirdiğimiz) sene, özge ve ben, bütün gün doya doya kutlamıştık doğum günümüzü. etrafımız sevdiklerimizle çevrili, bol bol sürprizli, defalarca üflenen mumlarla donatılmış sayısız pastalı, bitmek bilmez bir doğum günüydü. şanslıyız, en yakın arkadaşların iki gün arayla doğması ve bunu kullanmaları, hoş baya.

her sene olduğum gibi değilim bu sene, hatta neredeyse doğum günüm gelmesin istiyorum, o derece. çünkü 20den hep korktum ben. sanki on... diye başlayan yaşlarım bitince, bir dönem kapanacak. tamam, liseyle belki öyle bir dönem kapandı ama en kötü on,dokuz diyordum. hala başında bir on vardı. şimdi ne olacak, yirmi mi diyeceğim? yirmi? yirmi y i r m i. ıyk. söylerken tiksindim.
hoş, daha yeni kendimi 2 yaş küçülttüm ve insanlara bunu yedirmeyi başardım, bir kaç sene daha rahatım yani. sonra düşünürüm, o zamanki destine'nin sorunu olsun.

ama bir sebebi de, bu sene yanımda olmayanlar. çirkin bir yıl oldu 2009, çok koptum sevdiğim bir çok insandan. en yakın arkadaşımı aldı 2009 mesela, abim,dostum, bir çok şeyimdi aslında. hoş, hiç bir doğum günümde yanımda değildi zaten, en azından bununla avunabilirim. ama gül de yok bu sene, mert bayadır yok ortalarda. her doğum günümde pastamı beraber üflediğim naz, hala içimde en yakınımda dursa da 3 haziran'da pastamı benimle beraber üflemiyor artık. bir üzüntü kaplıyor ki içimi yanımda olmayanları, olamayanları düşündükçe, pöf yani. arka bahçede pasta savaşı yaptığımız doğum günlerim biteli çok oldu, gökhan'ın ihmal etmeden üflettiği pastalar dışında, o yıllardan pek de bir şey kalmadı elimizde.

feysbuk yoktu hem eskiden, insanlar ''duvarından'' kutlamıyorlardı doğum günlerini arkadaşlarının. benim de yoktu feysbukum bu seneye kadar, o yüzden oradan hatırlamıyordu hatırlayan, şimdi bu sene paranoyaya bağlicam kesin, facebooktan mı görüp kutluyor falan diye, gereksiz bir iş oldu başıma.

neyse, babamın kucağında, annemin müthiş hediyeleriyle, etrafımda bana sürpriz yapan tatlı arkadaşlarımın olduğu onlarca doğum günü yaşadım, mutluluktan ağlayarak bitirdim çoğunu işte. bu sene ne olur, nasıl olur bilmem. 20'yi kabullenmem ne kadar alır bilmem. tek bildiğim, azıcık buruk da olsam, yine gün benim günüm, yine doğum günüme, doğduğum güne bayılıyorum. iyi ki doğdum diyip kocaman sırıtışımla sınıf kapısından giremeyecek olmama üzülüyorum bir de, şımarabileceğimiz insan sayısı azalıyor yaş arttıkça.

1 yorum:

söylemeden edemicem..