8 Aralık 2012 Cumartesi

Hiç tanımadığım bir şehirdeydim, ilk kez gittiğim bir ülkede. Hiç biri bana ait olmayan yaşanmışlıklarla dolu tek göz bir odada yalnızdım. Mutlu bir odaydı, mutlu insanlara ev sahipliği yapmıştı lakin bana ait değildi. Orada bulunmuş hiç bir nesne ya da kişi bana ait değildi. Ürktüğümü hatırlıyorum. Yalnızlığı çok sevmeme rağmen zaman zaman, o an buz kesmişti ellerim, nefesim düzensizdi. Çaresiz hissediyordum kendimi, güçsüz. Acıkmıştım ve yemek almak için dışarı adım atamıyordum. Sıkılmıştım ama kendimi eğlendirecek seçeneğim yoktu. Elimde interneti olmayan cep telefonum, sevdiklerimin faturası kabarmasın diye henüz 15-20 fotoğraftan ibaret olan albümümle oyalanmaya çalışıyordum. İnternete bağlanmayı başardığım sayılı dakikalardan birinde skype yapmıştık. Aydınlanmıştı içim. Bambaşka ülkeden biri, sevdiğim biri, o sırada evinden, ortak ülkemizden uzak olan biri güldürüyordu yüzümü. Kilometrelerin bizi yalnızlaştıramayacağının kanıtı gibi, yanımda hissettirmişti bana. Bir o arkadaşım, bir de bir yabancı. O yabancı hayatımda hiç yer kaplamadı sonraları. Ama benim hafızamda hep, yapayalnız bir akşamüstümü benimle paylaşan, uzaklardan yalnızlığımı azaltan ve belki de gözyaşlarımın çene hizasına gelmesini engelleyen bir el olarak kalacak o yabancı.

o gece karar vermiştim. hiç kimse ama hiç kimse vazgeçilmez değildi. bir gecede canından vazgeçebiliyordu insan, ya da canım dediğinden. biraz kendinle başbaşalık, biraz kafandaki o su molası için bile durmadan dönene katlanabilme ile ne kararlar alabiliyordun.. dünyanın düzenini ta en baştan kurabilecek kudrete sahipti o beyinlerimiz. bir kaç saatte kendi hayatını tepetaklak edip bundan kimseye pay vermemeyi başarabiliyordu. aklıma birini düşürmüştüm o yalnız akşamda. yanımda onu istemiştim. yanımda olsaydı ne kadar mutlu olacağımı düşünmüştüm. o da uzaktaydı, herkes kadar. ama ben nabzını ensemde hissediyordum, o kadar yakındık esasen. Kalpler bir olsun, öyle derler ya, bir şekilde mesafemiz sıfırlanmıştı yine, hep bir şekilde başardığımız gibi başarmıştık o an da. Hissediyordum beni düşündüğünü. Konuşmadık. Gerek yoktu o an onu aramama ya da beni aramasına. İçimde hissediyordum, sesi kafamın içindeydi yanımda olmasına gerek yoktu. Çok sonraları, kalabalık şehrime geri döndüğümde ona bu ruh birleşmemizden bahsetmedim.. Neden bahsetmediğimi şimdi iyi biliyorum. Eğer ki o hissetmediyse aynı anda, bunu bilmek istemiyordum. Her zaman hayallerimin gerçeklerimden güzel olduğunu iyi bilirim..

O da vazgeçilmez olmadı benim için zaten. Her an, herkesten vazgeçebileceğimi biliyorum. Sadece birilerine onlardan vazgeçemeyecekmiş gibi tutunabilmeyi ister dururum halen. Birileri için vazgeçilmez olmak yetmiyor her zaman, karşılıklı olanlar hep en güzel. Hem, vazgeçebilecek olmak sevgiyi azaltmıyor ki.. 2 yıl önce o boğuk duvarlar arasında vazgeçtiğim kişilerden hiç birini sevmeyi bırakmadım mesela. Sadece,...
 yazıların sonunu getirmeyi beceremiyor kudretli beynim.. salak.

1 yorum:

  1. aslında bir çok şey söylemek istedim. Öyle bir yoğunluk yaratıyor bu yazı.. Eline sağlık,,

    YanıtlaSil

söylemeden edemicem..