bir kalid üyesi olduğum için (kadıköy anadolu lisesi mezunlar derneği) kadıköy, maarif dergisi evime posta yoluyla geliyor. haziran 2010 sayısı dün elime geçti. 27. sayfasında beni çok etkileyen bir yazı var, paylaşmak istedim..
Maariften Aşk Hikayeleri, yazı dizisinin adı. 'Bir Aşk Hikayesinin "Brief"i' de yazının adı. .
Kahramanlarımız '81 mezunu martı Orhan Sezener ile '87 mezunu martı Çiğdem Günalp..
" Konu başlığı, Maarif'ten Aşk Hikayeleri. Ama bizim Çiğdem'le olan aşkımız tam bu formata uymayabilir belki de. Çünkü ikimiz de Maarifliyiz ama Maarif'te tanışmadık. Ben 1981 mezunuyum. Çiğdem 1987. Arada bu kadar yaş farkı olunca, Maari'teyken tanışma imkanımız biraz zordu. Tanışsaydık, olsa olsa abi-kardeş ilişkisi yaşardık. Yoksa tuhaf bakarlardı.
1988 yaz ayları sanıyorum. Mezunlar Derneği'ni kurma çalışmalarına başladık. Ben kurucular arasındaydım. Çiğdem de yeni mezun olmanın verdiği heyecanla bizlere yardımcı oluyordu. Sonraki dönemlerde birkaç ay görüştük. Yemeğe, sinemaya filan gittik. Deyim yerindeyse, 'çıktık' ya da 'konuştuk'.
Bu ilişki bizi pek sarmadığından sonraları pek görüşmedik. Bunda, belki de Çiğdem'in "Amazonlar" diye anılan arkadaşlarının beni Çiğdem için biraz yaşlı bulmalarının etkisi olabilir. ( Halbuki yirmi beş yaşımdaydım. Çiğdem de on dokuz. Yani birliktelik için en doğru yaş farkına sahiptik.)
Birkaç sene sonra da, bir Talaş Böreği gününde tekrar karşılaştık ve tekrar görüşmeye başladık. 1994 Ağustos ayında da evlendik.
Hikayemiz bu. Biraz 'brief' oldu ama, hakikaten hikaye bu. "
işte, Çiğdem abla ile Orhan abinin kısa, öz hikayesi buydu. çok hoşuma gitti hikayeleri, hemen canlandırdım kafamda. şimdi kalid'in olduğu odada yeni yetme bıyıklı Orhan abi, haldır huldur çalışıyor mezunlar derneği için. Çiğdem abla da aynı bizim geçen sene hissettiğimiz hüzünle yeni mezun olduğu okulundan kopmamak için var gücüyle tutunuyor bulduğu bu fırsata. beraber çalışıyorlar, arada kaçamak bakışlar atıyorlar birbirlerine. Çiğdem abla heyecanlanıyor, arkadaşlarına gidip kalbi çarparak anlatıyor. arkadaşları biraz kıskançlık, biraz endişe ile bakıyorlar olaya. Çiğdemlerine zarar gelsin istemiyorlar. çıkmaya başlıyorlar heyecanlı, beraber geçirdikleri vakitler yetmiyor, ama bir yandan da önlerinde onları engelleyen etkenler var. olmuyor, üzülerek ayrılıyorlar. ikisi de mutsuz, kopukluklarından şikayetçi ama öyle olması gerektiğine inanarak uzak duruyorlar birbirlerinden. sonra bir gün, talaş böreği gününün haberini alıyor Orhan abi. yıllar olmuş mezun olalı, ama okuluna sevgisi, anılarına özlemi geçmemiş içinden. hemen o zamanlarki 'tayfasıyla' iletişime geçiyor, 'abi, gitmeliyiz.' diyor. ekibini topluyor sonra. o sırada daha mezun olalı 4-5 sene geçmiş olan Çiğdem abla da amazonlarını kafalıyor, talaşa gidecek, hatta belki Orhan'ı görecek ama bunu kızlarına söylemiyor, kızlar 'amaaan yine mi o yaşlı herif' demesin diye belki de. ve bir anda talaşta karşılaşıyorlar. Orhan abi gidiyor Çiğdem ablanın yanına, çok özlemiş onu. Sarılıyor birden, soru yağmuruna tutuyor onu. Çiğdem abla da temkinli ama karşısında Orhan'ını görmenin sevinciyle başlıyor konuşmaya. o günden sonra hiç ayrılmıyor birleşen elleri, her sene talaşa beraber geliyorlar ondan sonra. çocuklarını getiriyorlar şimdi de yıllardır. onlar bile büyümüş, kocaman olmuşlar.
evet hikayenin aslı eminim bu kadar toz pembe değildir ama ben böyle canlandırmayı tercih ettim, böyle olsa ne güzel olur diye. umarım çok mutludur Orhan abiyle Çiğdem abla, umarım 5 haziran'da aynı okul bahçesinde yürümüşüzdür birbirimizden habersiz. umarım çocukları da martılardır, anneleriyle babalarını bir araya getiren bu yuvaya onlar da tüm sevgilerini veriyorlardır, teşekkür ediyorlardır.
son olarak, 'yıllar sonra' şarkısını yolluyorum Çiğdem ve Orhan çiftine. okulumuzda çekilmiş klip, okulumuz mezunları tarafından çalınıp söylenen o muhteşem şarkı. hediyem olsun onlara. yıllar sonra, yine eskisi gibi..
(85 mezunuymuş kargo tayfası, yani hem Orhan abiyle hem Çiğdem ablayla beraber okumuşlar, şuan öğrendim, güzel tesadüf)