19 Kasım 2011 Cumartesi

taşınıyoruu..

Biliyorum, çok kafa şişirdim bu konuda. Ama son bir kez, iş çok çok ciddiyken boşaltmak istedim içimi. Taşınmaya 1, en olmadı 2 hafta kaldı ne de olsa..

Şimdi düşünün ki 7 yaşınız henüz bitmiş, çok sevdiğiniz evinizden taşınıyorsunuz. Ama 7 yaşında gelip yerleştiğiniz yeni evinizde bir sürü arkadaşınız oluyor, mahalleniz oluyor, top koşturuyorsunuz sabah akşam, arka bahçede partiler yapıyorsunuz, çocukluk aşkınızı yaşıyorsunuz. Bir sokak ediniyorsunuz kendinize ki dünyanın en güzel sokağı burası, canınız sıkıldığında gidiyorsunuz, çok mutluyken gidiyorsunuz, gittikçe daha çok sahipleniyorsunuz. Camdan bakıp komşularınızla muhabbet ediyorsunuz. Büyüyorsunuz bu sokakta, çocukluğunuzun kalbinin attığı kaldırım taşlarında 21 yaşınız bitiyor. Sizinle beraber büyüyen koskoca bir mahalle, evlenen arkadaşlar, ebediyete kavuşan yaşlılar..

Tüm bunların yaşandığı sokaktan, evden, manzaralı odadan ayrılmak kolay değil anlayacağınız üzere. Bir de olaylara ekstra hassas yaklaşan bünyem yüzünden taşınma olayı kapıya dayandığından beri hemen her gün hüzünlüyüm. Sokağa her girişimde sanki sevgilimi son kez gördüğümü biliyormuşum gibi boğazım düğümleniyor, eve kendimi zor atıyorum.

En zoru da parça parça da olsa eşya paketlemek. Evin ilk paketini ben yaptım, yazlıklarımı kolilere doldurdum. Bu haftasonu da, kitaplığımı ve üst dolabımı kutulara sığdırmaya çalışacağım, sanki yıllardır burada biriktirdiklerim basit kutulara sığabilirlermiş gibi.. Her ne kadar paket yaparsam yapayım, her eşyayı alsam da yanıma, en büyük parçam bu odada, bu sokakta kalacak alamayacağım onu yanıma. Ona Dilara ve Büşra bakacak artık, Gökhan bakacak, kapıcımız bakacak biraz, arka bahçeye gömecek soğuk havalarda. Erik mevsimi çıktı mı ağaçlardan toplayacaklar beni, hiç unutmayacaklar o ağaçlardan kaç kez düştüğümü, taşlara nasıl adımızı kazıdığımı, dizlerimi kaldırımlarında nasıl paramparça ettiğimi, unutmayacaklar.